Pazartesi, Temmuz 31, 2006

Türk Böbrek Vakfı


Bir yandan hepimizce malum olan kötü gidişata dur diyemiyoruz, ancak diğer taraftan gerçekten güzel, bizleri duygulandıracak gelişmeler yaşanıyor. Gelen bir yazıyı paylaşmak isterim..
Teşekkür ve takdirler Türk Böbrek Vakfı'na..
***
Değerli Mütevellilerimiz, Sevgili Vakıf Dostlarımız, Saygıdeğer Bağışçılarımız,
Sizlerle bir huzuru, mutluluğu görevi yerine getirmenin hazzını paylaşmak istiyorum. Yaklaşık 10 gün önce Lübnan’dan yükselen imdat çağrısı Fransa’da görevli Prof.Dr.Dilaver Ergin’e ulaştığında akla gelen ilk ve tek kuruluş Türk Böbrek Vakfı oluyor...
Uluslararası Nefroloji Derneği Böbrek Afetleri Yardım Koordinatörü Prof.Dr. Mehmet Şükrü Sever, vakfımızın gönüllü tıbbi koordinatörü kimliği ile bana Beyrut’ta yaklaşık 30 diyaliz hastası çocuğun ilaç ve malzeme yokluğu nedeni ile diyalizlerine devam edilemeyerek ölüme terk edileceğini bildirdiğinde tereddütsüz, hepsini hemen Türkiye’ye alalım ve diyalizlerini karşılayarak yaşatalım buna hazırız mesajını verdim.....Ve hemen akabinde bu kararı yönetim kurulu ile oy birliği ile onaylayarak ve bu uygulamaya geçtik. Bir yandan Dışişleri Bakanlığı, bir yandan Türkiye’nin Beyrut Büyükelçisi diğer yandan Özel Diyaliz Merkezleri Derneği (DİADER) ve tıbbi malzeme, diyalizör ekli ilaçları sağlamak üzere Fresenius firması ile çok sıkı ve acil temasları vakıf olarak koordine ettik.
Gerekli ilaç ve malzemenin Türk Silahlı Kuvvetleri’nin çok önemli katkısı ve Dışişleri Bakanlığı’nın hassas ve ilgili çabaları sonucu Beyrut’a ulaştığını 22 Temmuz Pazar günü tüm basında ve TV kanallarındaki yayınlarla öğrenmiş bulunuyorsunuz. Artık 30 diyaliz hastası çocuğu ailelerinden koparıp, ülkemize gelmelerine şimdilik gerek kalmadı.
Biz Türk Böbrek Vakfı Yönetimi olarak operasyon tamamlanıp, sonuç alıncaya kadar hiç ortada olmadık. Uluslararası çok boyutlu bir olay olan Ortadoğu’daki çatışmalar gerek ilaç ve malzemenin ulaştırılmasına ve gerekse hiçbir hazırlığı (pasaport v.b.) olmayan hasta çocukları bir başka ülkeye (ülkemize) getirilmelerinde büyük bir engel oluşturuyordu. Ama Vakfımız Türk Böbrek Vakfı “mucize gibi organizasyon” devleti, ordusu, sivil toplum kuruluşları ilaç ve tıbbi malzeme endüstrisi ile başarılı bir koordinasyon sağlayarak başardı. 30 son dönem böbrek yetersizliği olan diyaliz hastasını yaşama iade etti.
Değerli Mütevellilerimiz,
Ne mutlu sizlere ki bu vakfı kurdunuz ve yaşatıyorsunuz...Değerli vakıf dostlarımız ne mutlu sizlere ki ulusal ve uluslararası hizmetler başaran böyle bir vakfa hiçbir karşılık beklemeden destek veriyor ve güçlendiriyorsunuz.Ve çok değerli bağışçılarımız ne mutlu sizlere ki böyle bir vakfa maddi ve manevi katkılar sağlıyorsunuz ve ne mutlu bizlere ki sizlere, hepinize layık olmaya çalışarak hizmet ediyor ve haz alıyoruz.
Saygılarımla
TİMUR ERK
VAKIF BAŞKANI
***

Perşembe, Temmuz 20, 2006

PAHALI BENZİN KULLANALIM, ZENGİN GÖSTERİR :)

Etkisiz tepkiler verme konusunda uzmanlığımız aşikar.

Korna çalmakla, cama yazı asmakla, yani kolayımıza geleni yapmakla bir şey elde edemeyeceğimizde. Tüm bunlar yapılıyorda sonucunda benzin fiyatları aşağımı çekiliyor, yeni zamlarmı yapılmıyor? Aynen devam..

Benzindeki bu pahalılığa karşın, daha az tüketebileceği yöntemleri aramayan insanlar kalkıpta BİR OLUP tepkimi verecekler?

Etkili olabileceğini düşündüğüm bir eylem var;

KONTAK KAPATALIM..

Mecbur olmadığımız tüm zamanlarda araçlarımızı kullanmayalım. Hatta kendimizi zorlayalım bunun için. Tüketilmeyen, az tüketilen malın fiyatı mecburen aşağı çekilecektir.

Kontak kapatamayan ARAÇ BAĞIMLILARI için ise, en azından benzini daha az tüketebilecekleri uygulamalar önerilebilir;
  • Dur kalk yapıp benzini havaya atmamak için yoğun saatlerde 15dk önce 15dk sonra trafiğe çıkmak,
  • Aracı tek kişi kullanma lüksünü bırakıp, en azından 2 kişi olmak,
  • Mümkün olan tüm durumlarda toplu taşıma araçlarını kullanmak,
  • 3-5 km mesafedeki yerler için 'tabanvay' seçeneğini, hiç değilse sağlık için uygulamaya çalışmak

Belki siz listeyi daha fazla uzatabilirsiniz..

Mümkün olan tüm durumlarda araçlardan inelim, tepkimizi bu şekilde gösterelim.

BİRLİKTE KONTAK KAPATALIM :)

Hayat Bir Oyun

Başı belli, sonu belli.
'Oynar mısın?' diye soran olmadı belki. Ancak içinde bulduk kendimizi birden. Oynamasak, küssek, bu eylemimiz dahi bu 'ciddi oyun' a katılmak anlamına geliyor.

Sabit, değişmez kuralları var;
Doğuyor, ölüyoruz örneğin. Arada birkaç bonus ve ceza puanı geliyor, nedenini ve ne zaman olacağını bilemediğimiz.

Geri kalan kısmı bize, tercihlerimize ve hayata, pardon 'oyuna' bakış açımızla şekilleniyor.

Ne demiştik daha önce, oynayalım görelim..

İyi olan kazansın :)

Çarşamba, Temmuz 19, 2006

TEPKİSİZ İNSANLAR, ETKİSİZ TEPKİLER..

Bizleri bezdiren rutinmidir, yoksa değişimin (olumsuz dahi olsa) yavaş yavaş gerçekleşmesi mi?

Niçin tepkisiz bir topluluk olduk?

Niçin etkisiz tepkiler verir olduk?

Tepki denince aklımıza yalnızca 'homurdanarak konuşmak' mı gelir oldu? Yada rahatımızı en az bozacak olan herhangi bir davranış?

Taş atmaya üşenirmi olduk kolumuz yorulmasın diye yoksa?

Hangi konuda olursa olsun, sürekli bir rahatsızlık, şikayet var her kesimden, ancak tepki yok..
Birçok konuda isteğimiz, isteklerimiz var, ancak kendi isteklerimiz için dahi parmağımızı kıpırdatacak halimiz yok.

İster ülke gündemini oluşturan konular olsun, ister hayat pahalılığı, işsizlik, AB üyeliği, şehitlerimiz, dinimiz, namusumuz, trafik, düzensiz yapılaşma, soygunlar, soyguncular..

Alışmayamı başladık bu rutine giren çerçevede yaşananlara?

Bu yazı bir tepki midir? Etkisiz tepkiler arasında kaybolup gidecek midir?
Nedenmi yazma gereği duydum? Fuzuli'den alıntı yapmak istiyorum;

Söylesem tesiri yok,
Sussam gönül razı değil..

Related Posts with Thumbnails