Salı, Mart 13, 2007

Bir Garip Oyun

Aynı pencereden bakıpta farklı tepkiler vermesinin tek nedeni değildir kadın, bir erkeğin. Ancak belkide en önemlisi ve en güçlüsüdür sebeplerinin.

'Koskoca adam' yemeden içmeden kesilir birden. Keskin rüzgarı hissetmez, yakan güneşe aldırmaz olur. Silik bir ürkeklik ve sinsi bir cesaret aynı anda girer kafasına olanca hızıyla. Tüm kanı beynine pompalanmışçasına yanar, kavrulur içten içe tüm yüzü. Sanki çekilen kan aniden kutup soğuklarının belli belirsiz midesinde yoğunlaşmasına neden olmuştur. Anlam veremez.

İlk kez karşılaşanlar bu durumla, kölesi olurlar bu hislerin. Başka hiçbirşeyin önemi kalmaz. Konuşursunuz duymaz olur. Beş duyusu körelir, yada yalnızca tek bir noktadan algıya açık hale gelir. Tam yüzünüze bakar, ancak bilirsiniz ki odaklandığı yer 1 metre ötesi, havada bir boşluktur. Tam o noktadan girer ve kilometrelerce öteden 'onu' bulur, izler. Onunla yaşar.

Okyanusa düşmüştür ve etrafta yalnızca onu sarmalamış olan koca bir su kütlesi vardır. Üç beş dal parçasından gönüllü uzaklaşır, yada görmez zaten. Bildik sona gönüllü olmuştur. Koca evrende tek nokta olarak kalmıştır. Ama o tek noktada kendi 'dünyasını' yaşar. Yalnız dünyasını. 'Onunla' paylaştığında bir cennet halini alacak olan yalnızlıklar diyarını..

Bu tokat çok kötü şaplamıştır onun yanağında.

Kış ortasında bahar gelmiş ve olağanüstü çiçeklerle bezenmiştir ağaç. Her yöne, yere, göğe, sağa, sola fışkırır serseri tomurcuklar. Kış ortasında. Olağanüstülük çiçeklerin açmasındaki hız kadar, havanın bozmasındaki sabırsızlıktadır aynı zamanda. Tadı damağında, acısı yüreğinde kalır güzelim tomurcukların. Hemen arkasından bahar gelse, güzelim çiçeklerle donansa da, artık o tadı yakalayamaz, o acıyı unutamaz, unutturamaz. İçine kazılı öylece yaşar.

İlk, bir kez olur.

Yaşanların üstüne oturur zaman. Başka baharlar gelir sonrasında, döngü devam eder hayatın muzip göz kırpmalarında. Her bahar güzeldir fakat kirpiklerinin ucunda içgüdüsel bir suçluluk vardır ve kimin payıdır bilinmez hiçbir zaman. Belli belirsiz 'ilk' baharı yaşatır ve bir anlık sarhoşluk çabuk geçer. Bahara benzetmek kolaydır aşkı. Ancak hiçbir erkek istemez baharda yaşamayı aşkını. Başka baharlar gelecek olsa da tek bahar vardır bir erkeğin gönlünde ve yalnızca onu yaşamak ister. Suçluluk, sarhoşluk, açlık, istek..

Duyguyu bir döneme hapsetmek, yenilgiyi baştan kabullenmektir, belkide istemek. Sonun daha film başlarken yazılmasıdır ilk karede. Kolay değildir belki ama, bahar geldiğinde 'yine bitecek' anılarda kalmış bir paradoks olmalıdır. İçine kazılı olan hep oradadır, orada yaşasada daima, güneşe dönüp yüzünü, derin bir nefes alıp, çekip içine kokusunu sıfırdan ta en baştan başlama cesaretini gösterenlere güler hayat. Bu yüzden hüzünlü ancak bir o kadar güzeldir Eylül. Bu yüzden çırpar kanatlarını hayata zayıf kelebek 'yarını' düşünmeden.

Ancak, ilk, bir kez olur, içine kazılı öylece yaşar.

Güzel olan, insana yakışan ve huzuru getiren ise 'tek' ve 'sürekli' olmalıdır. 'İlk ve tek' masalsı çağrışımlar yaptığı ve rastgelmek, gökyüzünde bize gözkırpan yıldızı ertesi akşam tekrar aynı yerde görmek kadar kolay olmadığı için çok az insana kısmet olan büyük bir lütuftur. Yalnızca tek bir baharda sürekli yaşamak ve ömrü tüm yıldırıcılarıyla birlikte tamamlamaya çalışmaktır huzur getiren ve bir hortum gibi delip geçen, yıkıcı aşkı atmosfer maviliğinde dünyaya yayan.

Göz kırpan yıldızların cazibesine kapılmadan, evreni olanca heybetiyle kabullenmek en zorudur. Gökyüzünde durur her zaman tava yıldızı ama ulaşılmaz olduğu için oradadır belkide. Parlayıp dursada umarsızca, ışığını, onu sevenin gönlünden alır. Ne zamanki anıların kadri artık gözleri nemlendirmeye yetmez, işte o zaman yavaş yavaş söner yıldız, çığlıkları uzayın sonsuz soğukluğunda kaybolarak.

Cuma, Mart 02, 2007

Ayrılık

Derinlerden, güneş ışığı değmemiş kuytularından yüreğimin, gelir acısı ayrılıkların. İki narin nota yalar uzaklardan kulaklarımı. Nefesim kesilir aniden, midem kasılır ve süzülür gözlerime yaşanmış yaşanmamış tüm duygular yavaşça. Zaman durur.

Faili meçhul değildir. Apaçık ortada durur, ancak her zaman ayağı takılır insanın. Belkide bile bile.. Bazen bir küçük bakış sevgililer arasında, bazen bir bebeğin muhteşem gülümsemesi, bazen yaşadığı tüm yılları yüzüne birer birer kazımış bir ihtiyarın keder dolu bakışı, bazen başka gönüllerin yaşadığı tarifsiz acılara bulanmış tek damla gözyaşı, bazen mutluluk dolu bir kucaklaşma yada yedi notada dünyanın en büyük sihrini ortaya koyan buruk bir melodi..

O an zaman durur sanki sonsuzluğu tüm soğukluğuyla iliklerimize kadar yaşayabilmemiz için ve bir anda yokolur gider.

Tanımlayamadığım bir şekilde, henüz yaşanmışlıklarla şekillendirmemişken duyguları iyi kötü, hissederdim bunu. Derinlerden, güneş ışığı değmemiş kuytularından yüreğimin, gelirdi acısı ayrılıkların.

Belkide bu yüzden hiç ayrılmadım ben. Ne evden, ne okuldan, ne yârdan.. Hiç veda etmedim. Hiç bırakmadım, terketmedim. Terkeden ben olsamda, bu acıyı başka bir gönlün yaşamasına neden olmayı kendime yediremediğim için, veda eden ben olmadım.

Bir an kırptım gözlerimi, tuttum nefesimi son nota çalıncaya kadar. Derin bir nefes ve bembeyaz bir sayfa daha.
Related Posts with Thumbnails